Evet, geçen hafta yaptığımız tahmin gerçekleşti ve Ash’in “içerideki kurdu” Voq bu hafta su yüzüne çıktı. Voq’un bir Klingon’a göre bile düşük IQ’su ile tutarlı olsa da, bu gerçeğin bu kadar çabuk ortaya çıkmış olmasının bende hayal kırıklığı yarattığını söylemem gerekiyor. Discovery’nin sırlarını ele geçirip, kendi ırkını yok oluştan kurtarmak için akla hayale sığmaz bir komploya girişip, bütün kemiklerinin ince ince kırılmasını gerektiren bir dizi cerrahi operasyon geçirmeyi göze alarak başkasının bedenine gireceksin, sonra paralel evrende yine en az senin kadar mal olduğu anlaşılan yansını etik dışı bulup kendini ele verecek bir kavgaya tutuşacaksın. Bu da yetmezmiş gibi, âşık gözlerle senden makul bir yalan uydurmanı bekleyen Michael’a tilt olup itirafa soyunacaksın. L'Rell belli ki yanlış ata oynamış diyeceğim ama Voq’un zihninde canlanan erotik anılardan onun da bu işteki asıl niyetini sorgular hale geliyoruz.
Bir önceki paragrafta Voq’un yansı evrendeki versiyonuna biraz haksızlık etmiş olabilirim. Her ne kadar sonunda tüm kararları bir Vulkanlı veriyormuş gibi görünse de; Vulkanlılar, Tellaritelar ve Andorialıları Klingonlarla bir araya getirebilmiş olmak hangi evrende olursa olsun küçümsenecek bir başarı değil. Michael’ın ilk başta Defiant’ın bu evrene nasıl girip çıktığı konusundaki dosyaları içeren diski Discovery’ye ulaştırmak için bir dümen çevirme niyetiyle giriştiğini tahmin ettiğim dış görevin gerçek amacının sırf bu taraftaki Voq’u izleyiciye tanıtmak için konduğunu anlamamız, Sonequa Martin-Green’in oyunculuk yeteneklerini sınayan diyaloglar sayesinde uzun sürmedi.
Dış görevle ilgili bir başka detay; “kahin” Vulkanlının Sarek çıkması ve top sakalın Spockgillerde babadan oğula geçen bir aile geleneği olduğunu ortaya çıkarması oldukça eğlenceliydi.
Elçiye zeval olmaz
Defiant diskini Discovery’ye ulaştırmak deyince, Ash’i paket olarak kullanmak şık fikirdi de, o ışınlama nasıl oldu, pek anlamadım? Hatırladığım kadarı ile TOS ve öncesinde böyle uzun mesafeli bir ışınlanma mümkün değildi. Perdeleme teknolojisi olmayan ve spor motoru Stemets’le birlikte komada olan Discovery’nin böyle bir ışınlamayı gerçekleşebilmesi için en iyi ihtimalle Shenzhou’nun sensör mesafesinde olması gerekmiyor mu? Bilemedim.
Star Trek evreninde hatırladığım en uzun mesafeden ışınlanmayı, VYG’nin bir bölümünde görmüştüm. Kaptan Janeway ve ekibi, Delta Çeyreği’nde ziyaret ettikleri bir gezegende on binlerce ışık yılı mesafeden ışınlama yapabilen bir teknolojiye rastlıyorlardı fakat ardından gezegen halkının da kendi “ilk emir”leri olduğunu ve prensip gereği bu teknolojiyi paylaşamayacaklarını öğrenerek hayal kırıklığına uğruyorlardı. Dolayısıyla, hafızam beni yanıltmıyorsa, Federasyon böyle bir ışınlama teknolojisine Discovery’den bir asır sonra dahi sahip olamıyor.
Belki bu ışınlama hilesini Discovery yakınlardaki bir ayın arkasında saklambaç oynuyordu falan diyerek açıklarlar gelecek bölümlerde…
Stemets cephesi de bulanıklığını koruyor. “Fungi, dünyada ölümle kalımı birbirine bağlayabilme yeteneğine sahip tek organizma grubudur” ifadesiyle profesyonel bir bilim insanından çok simyager gibi düşünen ve kelimenin tam anlamıyla ona “düz kontak” yapmaya çalışan Sylvia sayesinde Stemets, Avatar’a transfer oluyor. Orada muhtemelen kim bilir hangi yansı evrendeki kendisiyle karşılaşan Stemets’in gelecekte burada tüm yansı kopyalarıyla bir yuvarlak masa oluşturması sizi şaşırtmasın.
Geçtiğimiz haftaki yazıyı okuyanlar Dr. Culber’i canlandıran aktör Wilson Cruz’un, Hakk’ın rahmetine kavuştuğunu düşündüğümüz karakterinin gelecekte geri dönebileceğine dair sinyaller verdiğini hatırlayacaktır. Şu an kimsenin doktorla ilgilenmediğinden yola çıkıp gerçekten öldüğünü kabul edersek, geri dönüşü herhangi bir yansısının bu misel dünyasında ortaya çıkmasıyla olabilir. Kim bilir, bu bölümde kısa bir anlığına gördüğümüz “misel dünyası” belki de Stemets ve Culber’in “masal dünyasına” dönüşür!
Yansı evren hatırası olarak Voq
Şaka bir yana, eğer yansı evrenden çıkıp sezonun geri kalanına uzanacak bir hikâyeden bahsedeceksek sanırım evrenler arası transferi muhtemel karakter ya da karakterlerden de bahsetmemiz gerekiyor. Bu açıdan elimizde iki olasılık var gibi; Ash ve Voq’un yansıları.
Henüz ortalarda görünmese de, Ash’in yansısının insan olması, yansı evren insanlarının da biraz veled-i zina olmaları nedeniyle Discovery ekibinin ait oldukları evrene transferinin hikâyeye pek bir katkısı olmaz diye düşünüyorum. Olsa olsa Michael’in halihazırda dağılmış halet-i ruhiyesini iyice arap saçına döndürecek bir romantik yan hikâye çıkabilir gibi oradan, ki bu sıkıcı olmanın ötesinde gitmez.
İmparatoriçe’nin amansız bombardımanıyla direnişi muhtemelen ağır yara alacak ve arkadaşlarının büyük kısmını kaybedecek Voq içinse durum farklı. Önümüzdeki bölümde Defiant’ın şifresi kırılır ve Discovery ekibi kendi evrenine dönmenin yolunu bulursa, Michael bunu gerçekleştirmeden önce Voq’u içerisinde bıraktığı zor durumdan kurtarma niyetine girişebilir. Voq’u Discovery güvertesine koyacak bir dizi olayın ardından sıkışan ekip kendi evrenine acil çıkış yaparken onu da yanında götürmek zorunda kalarak transferi gerçekleştirebilir. Tabii Voq’un kendi kendine geçmek istemesi de alternatif bir hikâye olarak düşünülebilir fakat bana çok olası gelmiyor. Her durumda eğer Voq Discovery’nin ait olduğu evrene geçecek olursa Khitomer Anlaşması’na kadar uzanan bir yolun ilk taşlarından birisi haline gelebilir.
Zıtlıklar imparotoriçesi
Bölümün sonunda İmpartor’un aslında İmparotoriçe olduğunu görmek bir ölçüde sürpriz olsa da Arzu’nun “keşke TOS’den birilerini görseydik” düşüncesine ben de katıldım.
Akışı bozacağı için CGI bir Kirk ya da Pike olmasa da yine bildik ve tanıdık, birbirine çok yakın iki seriyi bağlayacak bir karakter tercih edilse hoş olabilirdi. Böyle de kötü olmamış ama; birincil evrenin en “ideal insan” karakterlerinden birisi olan Philippa’nın “baş kötü” olarak dönmesi, yansı evren mantığı ile gayet örtüşen bir durum.
Evet, bu haftalık bu kadar. Sanırım bahsetmediğimiz tek şey, Michael’in kopyacı Dede Korkut misali isim verdiği, sonradan hayatını kurtaran kölesi Saru kaldı. O detayda da iki karakterin gelişim sürecine yapılan katkı dışında değinmeye değer bir durum yok gibi.
Teorisi olanları yorum bölümüne alalım, yoksa dağılabiliriz.