Bu hafta Star Trek: Discovery'de kaptanını daha yeni yitirmiş geminin 50 dakikalık bölüm süresince üç kaptan değiştirdiğine şahit olduk. Ekibin henüz ilk sezon bitmeden selam durduğu kaptan sayısı dörde ulaştı -ki bu muhtemelen tüm Star Trek evreni için bir rekor. Büyük ihtimalle bir çatışma göreceğimiz son bölümde kırımlarla bu hız korunacak olursa, bir sonraki sezonda kaptanlık makamının saygınlığının minibüs kaptanlığı mertebesine gerilediğini ve tüm mürettebatın köprüde müzik eşliğinde koltuk kapmaca oynadığını görebiliriz. Kimi eleştirmenlerin abartılı ışık kullanımı nedeniyle "Disco" olarak adlandırdığı seride bu garip durmaz gibi.
Disco on Discovery #StarTrekDiscovery #startrek #WhatsPastIsPrologue @actordougjones @OyinOladejo @SaraMitich @KWOK_ROCK @couttsemily #woody pic.twitter.com/82ZDBWkMg5
— Olatunde Osunsanmi (@CenterWillHold) February 1, 2018
Durumu tiye almamdaki neden, bu haftaki bölümü beğenmemiş olmam. Siz seyrettikten sonra ne hissettiniz bilmiyorum ama ben kapalı kapılar ardında, ikili diyaloglar arasında gidip gelen, o diyaloglarda da ya aynı şeyi tekrar eden ya da ne amaca hizmet ettiği pek anlaşılmayan konuları tartışan bölümün tek amacının boşluk doldurmak olduğunu hissettim.
Örnek? Cornwell'le yapılan toplantının hemen ardından gerçekleşen ziyarette Michael'in İmparatoriçe'ye söylediklerini hatırlayın: "Federasyonun soruları var" diye başlayan sahnede ne soruldu? Sarek'in sırf giriş yapmış olmak için sorduğu "Buradaki Georgiou'yu nasıl bilirdiniz?" sorusunu saymazsanız, hiçbir şey.
Yine, kendisini yolcu eden Michael ile yürürken girdiği diyalogta da tek anlamlı soruyu yanıtlamaktan başarıyla sıyrılan Sarek'in üvey kızının duygusal çöküntüsüne yaklaşımı tam bir Vulkan'a yakışır şekildeydi. Ona insan olduğunu hatırlatırken bunu yüzüne vuruyor gibi duran Sarek, son söz olarak "Birini sevmiş olmaktan asla pişman olma" derken bile aslında muhtemelen pişmanlığın da bir duygu olduğunu vurgulamaya çalışıyordu. Diyalog neticede hikâyeye hiçbir katkı sağlamadı.
Michael deyince; içindeki Klingon'dan kurtulmuş gibi görünen Ash'le ilgili en eğlenceli detay Discovery ekibinin, özellikle de kadınların, ona rehabilitasyondan çıkmış pop yıldızı şefkati göstermeleriydi. Böyle giderse Michael'ı unutması pek zor olmayacak gibi görünüyor.
Bir sonraki bölüm konusunda ufacık bir ipucu vermek için bile iki ayrı sahne kullandı yazarlar; Cornwell ve L'Rell arasındaki diyalogla, Sarek ve Georgiou arasında geçen diyaloğun tek amacı Federasyon'un temel değerlerinden sapacağının, etik anlayışını rafa kaldıracağının ipuçlarını vermek; hem izleyiciyi hem de karakterleri bu yeni duygusal zemin için hazırlamaktı. Anladık ki kurtuluş Klingon anavatanı Qo'noS'un fethiyle gelecek ve zafer için her yol mübah.
Cornwell'in, Federasyon'un daha önce tecrübe etmediği bu yeni yaklaşımda başarıya ulaşmak için dümenin başına işin ehli Georgiou'yu geçirmesi ne kadar mantıklıysa, bunu yansı kopya olduğunu ekipten gizleyerek yapması da bir o kadar saçmaydı. Zaten aylardır yansı evren kaçkını bir kaptan tarafından kandırılmış olan ekibe bu kez Federasyon eliyle yansı evren mültecisini orijinali diye sunmak büyük haksızlık değil mi?
Saru'nun aşağıdaki isimsiz kahramanı ihanetle yargılanmakla tehdit etmiş olması bu sırrın saklanmasına ne kadar hizmet eder, bilinmez. Zira bir bilen o değil, Cornwell'e verilen briefing'te yer alan tüm A takımı kadrosu da muhtemelen aynı bilgiye sahip. İki kişinin bildiği sır değilse, altı kişini bildiği hiç değildir.
Üstelik şu an bu sırrı bilmeyen herkesin öldü bildikleri Georgiou'yu karşılarında birden bire "özel bir operasyonla Klingonların elinden kurtardık" açıklamasıyla görmelerini sorgulamaları gerekmez mi? Ne bir ışınlama kaydı var ne de yanaşan bir mekik oldu gemiye. Bir kişi bile sormayacak mı bu kadın köprüde nasıl birden peydah oldu diye?
Daha önce paralel evren serüvenlerinden keyif alabilmek için üzerine çok düşünmemeniz gerektiğini söylemiştim. Bu "üzerine düşünmedikçe daha çok keyif alma" durumu Discovery'de sezonun kapanışına doğru bir alışkanlığa dönüşmez umarım. Çünkü Star Trek'i iyi bir bilim kurgu yapan şey tam da budur; sizi daha önce düşünmediğiniz meseleler üzerine kafa yormaya iter, sorduğu sorularla hep inandığınız, doğru kabul ettiğiniz şeylerin zeminini sarsar. Aksi, Star Trek geleneğini bozmak anlamına gelir -ki bu derinliği kaybetmek hayranlarını kesinlikle üzecektir.
Son bölüm haftaya, ilk sezonu kapatıyoruz. "Will you take my hand?" adı verilen bu bölümde ne göreceğimizi az çok kestirmek mümkün olsa da isimdeki dramatik ton bana sanki önemli bir karakteri kurban verecekmişiz gibi hissettiriyor. Yine aynı his, eğer tahmin doğru çıkarsa, bu garibanın Ash olacağını söylüyor. Hâletiruhiyesi itibarıyla kamikaze statüsüne en yakın kahraman olan Ash'in özelde Michael, genelde ise tüm mürettebat için canını feda ederek günahlarından arındığını, kendini affettirdiğini görebiliriz.
Bir başka beklentim de finalde açık uçlu, izleyiciyi bir sonraki sezon için meraklandıracak bir sonla karşılaşmak. Her durumda zamanda yolculuk mevzusunu bir sonraki sezona havale edeceğiz gibi görünüyor, zira mevcut gidişatta herkes durumu kabullenmiş ve kendini akışa bırakmış gibi.